Pazar, Eylül 19, 2010

Tanışma


Pekiy.

Burayı sevdim.

Işıklı ayakkabılarını hiç çıkartma, yürümeyi unutabilirsin. Gülme. Komik olan nedir? O çılgın ışıklar kırmızıdan maviye geçerken adım attığını yalnızca ben mi görüyorum?

Alkol mü? Olabilir, olmuştur... Öncesi ve sonrası... Hı? Hızlı gittiğimi düşünüyorsan, sus. Bu sadece onunla benim aramda.

Farların önünde durman da çok saçma. Evet, eğlenceli. Yine de kim detaylarının yok olmasını göze alır ki? Deli misin? Bu bir sır. Ben yine de görüyorum, biraz gözümü yoruyor. Birkaç adım at, ölçüsüz olma, detayların güzel, hepsini sevdim.

Komiksin, rüzgarın var, sen deniz kokuyorsun. Ve yüzün karanlık. Minik iki dikey çizgi... Evet gülümsüyorum, çok gülümsüyorum. Bu daha çok yoruyor.

Sen başka bir türsün, bahar rüzgarın var, deri değiştiriyorsun, pullarını seviyorum. Işıklı ayakkabıların var, ve gözlerim detaylarında dolaşırken parmaklarımı gezdirebileceğim iki dikey çizgi...

Ama parmaklarım, hep meşgul. Hep çok meşgul. Üzgünüm. Şimdi sayıyorum. Pekiy, sadece sekizden geriye. Sıfırda başka bir yer seçelim. Ve bir şey daha...

Geri geri yürürken ışıklı ayakkabılarını ödünç alabilir miyim?

3 yorum:

  1. bugün "soul kitchen"ı izledim dvd'de. iyi bir öykü anlatıcısı fatih akın sanırım. im juli'yi görünce yazayım dedim. şu protest underground mekanı da keşfetmişken henüz. tavuklar da düşman mı sahi :)

    YanıtlaSil
  2. bu iki ayaklılar olayı orwell'denmiş tabi. zamanında öyle sığ bir yorum yapmışım ki.. pes!

    YanıtlaSil
  3. :)
    öncelikle estağfurullah diyorum, "sığ" çok acımasız olmuş sanki.
    tavukların işe yaramaz kanatları olduğu doğru, biz onları da her şeye rağmen kanatlı dost sayıyoruz.
    fatih akın'ın da kanatları olabilir. düşman olmadığı kesin!

    YanıtlaSil