İki ayak üstünde yürüyen herkesi düşman bileceksin
Perşembe, Kasım 20, 2014
Eidos
Pekiy.
Sakallar mı minik ayaklar mı daha hızlı büyür?
Zaman...
Söyle şimdi.
Senin kadar güzel miyiz?
"Zamanın sesi benim için hüzünlü değildir: çanları, saatleri severim - anımsadığım kadarıyla fotoğraf aletleri önceleri ince marangozluk ve hassas mekanizma tekniklerine bağlıydı: kısacası fotoğraf makineleri, görmenin saatleriydi; kim bilir belki de içimdeki çok yaşlı biri fotoğraf mekanizmasında hala ağacın o yaşayan sesini duyuyordur."
Cumartesi, Haziran 14, 2014
Tarihe Virgül Atmak
Pekiy.
Kanadı olan her şey uçmazmış.
Uçup gitmek, yok olmak mıdır? Varlığı sabit, kendisi yok...
Kanatların var, bu doğru. Uçup gitmiyorsun. Her gün, biraz daha var oluyorsun.
Kanatların daha da büyüyor. Her geçen gün daha da güçlü. Yok olmak için değil. Varlığını korumak için.
Tarihe bir işaret koyduk. Bir virgül, birlikte daha kocaman devam edebilmek için... Cümlelerimiz, anlatacak anılarımız çoğalsın diye sırf. Gülümsemelerimize bir virgül, sevgimize bir virgül, iyi olan her şey için tek bir virgül.
Hoşgelmiş...
Bilirim ki yeryüzünde hacmi olan hiçbir şey seni bizim kadar mutlu etmeyecek, bilirim ki hiçbir şey varlığınız kadar beni mutlu etmeyecek. O halde tarihe not düşmeli.
İlk babalar günün kutlu olsun Kutup Yıldızı Uzman BaBalığı...
İyi ki bizim babamızsın!
Salı, Aralık 24, 2013
Kuş Kız
Pekiy.
"Hiç tahmin eder miydin?" dedi.
İç sesiydi, evet.
Sınavlar yüzünden uykusuz kaldığı okul günlerinde içini oyandı.
Sabahın köründe işe onu kaldıran sesti. İçini karanlık ilişkilerle kaplayandı.
Üstelik bunu sorarken hiç çirkin değildi, pürüzsüz, sakin bir iç ses.
Babacan bile olabilir, "Düşün!", dedirten. Dön bir hayatına bak, ne de güzelsiniz" diyen...
Evet, önce sesin kendisini düşündüm. Ondaki değişim bendim.
Yerli yersiz parlıyorum yine. Hormonlar diyorum çünkü. "Finding Nemo" nun ilk on dakikasında, daha kaç kez ağlayabilir ki bir insan? Ama O hep çerçevenin tamamı der ya hani!
Çerçeve sağlam, tamamı sapasağlam!
"Eder miydim sence!?"
"Zor değil mi bazen?"
"Evet, zor. Uzak zor, ulaşamamak zor, özlenen şeylerle baş etmek de zor. Dost zor!"
Mutfağa gidip bir su içiyorum. Başımı sağa çevirdiğimde kışa kafa tutan begonvil fidesini görüp "acaba ağaç olmayı başarabilecek mi?" diye düşünüyorum.
Sevgili onun için arabanın peşinden koşmuştu, yaşamalıydı.
Yere düşen mandalinalara üzülüyorum. Sonra karnımdaki kocaman şeye bakıyorum.
Hiç durmayan pıtır pıtır atan minicik ayak ve eller...
En miniğinden ayaklar ve eller... O mandalinaların bir kısmını yerse yere daha az mandalina düşüp ölmez mi ki?
İşte en güzel gülümseme sebebi...
Cumartesi, Ocak 12, 2013
Tersyüz
Pekiy.
Hiç de zor görünmüyor dedim, başladım. Oysa tüm hikayeler gerçektir.
Ağlayarak gülümsedim ve düşündüm.
Yaşamın ta kendisini seyretmekti. Bütün olay, yaşamı sadece seyretmekteydi. Bu kadar basitti oysa ama acı hep vardı.
Karmaşıktı çünkü. Bazen iyi gelirdi, karmaşasında boğulmak büyütürdü.
Bazılarıysa tıka basaydı.
Tıka basa acı... Dinozor kadar yaşlılardı, yaşamaktan yorgundu hepsi...
Konuşsa, sussa, gülse... Bu yüzden acıydı.
Çünkü yaşamın ta kendisiydi.
Işık da hep vardı, berraktı çünkü netti. Her zerresinde başladığın noktaya geri dönerdin.
Anne gülümsemesiydi, sıcak rüzgarı hissetmekti, gökyüzüydü. Sevgilinin gamzesiydi...
Kaldırması çok zordu belki, kim bilir?
Çünkü gülümsemelerin rengi vardır, bakışların da... Rüzgarın, huzurun, tatlının...
Gözyaşı şeffaf değildir, görebilenler nasıl yaşar ki? Işıksız nasıl yaşar?
Acı ışığı nasıl tutar? Nasıl yakalar?
Tüm renkleri görerek var olabilmek...
Mümkün mü?
Hiç de zor görünmüyor dedim, başladım. Oysa tüm gerçekler hikayedir.
Gözyaşlarımı sildim, gülümsedim ve düşündüm.
Yaşamın ta kendisi seyretmekti!
Perşembe, Aralık 27, 2012
Monochrome
Pekiy.
"Stare. It's the way to educate your eyes. Pry, listen, eavesdrop. Die knowing something. You are not here long."
(Gerçek güzel ve güzellikleri tenzih ederim.)
Bir instant film makinesi olarak doğmak isterdim.
Ve Land'in küçük kızına adanmış olmak... 70'lerin öncesinin gözlerine sahip olmak...
Bir 21. yüzyıl hastalığı olarak "instagram"la güzelleşen bir dünya.
O dünyanın canı cehenneme.
Çöp dolu sokak onunla daha güzel değil, su daha temiz, gökyüzü daha mavi... Asla değil!
Bir göstergebilim aracı olarak "instagram"ı mucize olarak saymıyorum.
Her şey güzel olmak zorunda değil.
Dünya pislikleriyle iyi, kötü ve çirkin.
Pekiy...
Ya onunla güzelleşmeye çalışan insanlar?
Bir postmodernin hoşnutsuzlukları silsilesine ekle bunu Bauman.
İleride lazım olacak.
Cumartesi, Aralık 22, 2012
Matematik kusursuzdur
Pekiy.
21 Aralık bir kıyametin günüdür, doğru dedim.
Ama kıyametlerin kötü olduğu... Tamamen yanlış!
Senin kıyametin aynı gün kopmuştu öyleyse dedi.
Yıllar önce...
Bir yanlış bir doğruyu götürdü.
Ve görünen o ki kıyamet tüm günlerimi bahara çevirdi.
Pazartesi, Kasım 26, 2012
But, you!
Pekiy.
"I kiss you on the brain
In the shadow of a train
I kiss you all starry-eyed,
My body's swings from side to side
I don't see what anyone can see, in anyone else
But, you..."
http://www.youtube.com/watch?v=sdpkZLpeIGY
"I kiss you on the brain
In the shadow of a train
I kiss you all starry-eyed,
My body's swings from side to side
I don't see what anyone can see, in anyone else
But, you..."
http://www.youtube.com/watch?v=sdpkZLpeIGY
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)