Perşembe, Aralık 27, 2012

Monochrome


Pekiy.


"Stare. It's the way to educate your eyes. Pry, listen, eavesdrop. Die knowing something. You are not here long."

(Gerçek güzel ve güzellikleri tenzih ederim.)

Bir instant film makinesi olarak doğmak isterdim.
Ve Land'in küçük kızına adanmış olmak... 70'lerin öncesinin gözlerine sahip olmak...

Bir 21. yüzyıl hastalığı olarak "instagram"la güzelleşen bir dünya.
O dünyanın canı cehenneme.
Çöp dolu sokak onunla daha güzel değil, su daha temiz, gökyüzü daha mavi... Asla değil!
Bir göstergebilim aracı olarak "instagram"ı mucize olarak saymıyorum.
Her şey güzel olmak zorunda değil.
Dünya pislikleriyle iyi, kötü ve çirkin.

Pekiy...
Ya onunla güzelleşmeye çalışan  insanlar?

Bir postmodernin hoşnutsuzlukları silsilesine ekle bunu Bauman.
İleride lazım olacak.

Cumartesi, Aralık 22, 2012

Matematik kusursuzdur


Pekiy.

21 Aralık bir kıyametin günüdür, doğru dedim.
Ama kıyametlerin kötü olduğu... Tamamen yanlış!

Senin kıyametin aynı gün kopmuştu öyleyse dedi.
Yıllar önce...
Bir yanlış bir doğruyu götürdü.
Ve görünen o ki kıyamet tüm günlerimi bahara çevirdi.

Pazartesi, Kasım 26, 2012

But, you!

Pekiy.



"I kiss you on the brain 
 In the shadow of a train
I kiss you all starry-eyed, 
My body's swings from side to side
I don't see what anyone can see, in anyone else
But, you..."

http://www.youtube.com/watch?v=sdpkZLpeIGY

Perşembe, Kasım 15, 2012

"Senin adana, daha mı geç iner gece?"


Pekiy.

"Senden ileride yürümem,
Yılan sokmasın diye mi
Sandaletli ayaklarını?"


Pazartesi, Ekim 15, 2012

İlk Kare

Pekiy.

Çok az "tesadüf diye bir şey yok"tur. Miniminnacık mucizeler vardır.
Kırıntı kadar.
Çoğunlukla raslantıdır, öylesinedir. Geçer ve gider.
Pek çokları gibi.
Minibüste para uzatmak gibi. Yalnız gidilen sinemada yan yana oturulanlar gibi. Herhangi bir başvuruda tanışılan insanlar gibi.
Durak gelir, film ya da iş biter bi şeyler, bi şeyler...
Bazen de uzun soluklu raslantılardır, saçma sapandır.
İçine inatla mucize serpiştirirsin, tesadüfen birikmiş her şeye farklı anlamlar yüklersin.
Yok... Olmaz.
Belki yine olmazdır ama mucizedir işte, oldurur.
"Sen neler yaparsın P. A.?" diye sorar.
Kalabalığın içinde "biri"dir.
Hatırlamayacağın birkaç yorgun cümle çıkar.
Sonra günler günler olur ve her düşündüğünde o ilk cevapları hatırlarsın.
Bu O'nun mucizesidir.
Ama mucizenin bir kareye sığdığından haberi bile olmaz.

Cuma, Eylül 28, 2012



Pekiy.

Dört ayak üstünde yürüyenleri dost bileceksin!
Dört ayağımız var, bu doğru.
Dördünün de aklı beş karış havada...
Ne de güzel!
Hiç aklı başında ayaklarımız olmayacak mı diye sordu kendim, kendime.
Kendim kendimi sakinleştirdi.
Rahat ol, ayakları yere basan ayakların olsaydı, daha mı iyiydi?


Perşembe, Temmuz 19, 2012

Leylak çiçekler, kedi, kara dut

Pekiy.
Kafam karışırsa ağırlaşır dedi biri. Yine de elini çenene koyma dedi ötekisi. Nasıl taşırım? Masanın üzerinde leylak bir "P". Gülümser biri. Ötekisinin de yüzü aydınlanır. Peynirin üzerinde kara dut reçeli... Daha gidecek yer yok, bir adım sonra sen varsın dedi biri. Bir adım sonra hep sen ol dedi ötekisi. Yetmez mi?

Çarşamba, Şubat 15, 2012

Ama olmaz ki!



Pekiy.

Prens küçük.
Bilemez.
Yollar var, insanlar, minik büyük... Ağaçlar, eller ve ayaklar.
Yollar var, her yer yol. Taştan. Her yer soğuk.
Prens küçük, bilmez.
Kışlar var, soğuk ve yollar...
Gitmek istemiştir belki, evini özlemiştir sevdikleri vardır mesela ama küçüktür o.
Ayakları, bacakları hep küçücük.
Ama başka gezegenler de vardır, başka dünyalar... Başka insanlar.
Başka gezegenlerde sevdiği insanlar.
Başka gezegenlere savrulmuş en sevdiği insanlar, minik büyük...
Bi de en miniğinden eller ve ayaklar.
Ama evi de vardır, vardır bi bekleyeni, mesela.
Kalbi kocaman atar düşününce, herkesi düşününce hep daha kocaman atar.
Yine de yollarda sevdiği insanlar.
Uçsa uçacak, kaçsa hemencik...




Rüyalar kadar yakınmışız, mesela.
Evet.
Bir de Gündüzcü ve Gececi Kuşlar!

Salı, Ocak 17, 2012

Pazar, Ocak 08, 2012

İki ayaklı sarmaşıklar düşman sayılamaz



Pekiy.


Yerini yadırgayan herkes köklerinin eteklerinden tutup yağmur çamur demeden yollara düşer.
Çünkü bilirler ki sular kirlenmiştir.
Bildik ki hiç su yoktur. Susuz... Ama olmaz ki!?
Ve düşler...
Düşler yoktur. Ki o renkler sahte bir temsille hayata dönüştüğü anda gitmek gerektir.
Lazımdır.
İyi gelecektir çünkü. Bir yerlerde toprak vardır.
Kendilerine ait değildir, kimseye ait değildir aslında.
Bilirler ki köklerini toplayıp gidebilirler çünkü. Ama yine de toprak vardır.
Lazımdır.
Sarınıp sarmalanıp kocaman olmak için...
Uzanıp incecik dallarla göğe dokunmak için...
Çoğalmak için...
Gitmek, lazımdır.
Ve o uzaklar... Kocaman gülücük, dünyalar kadar "söz"dür!
Uçamaz,evet.
Sıkı sıkı sarınır.
Tekrar gitmek istese de (ki istemez sular mis) mutluluktan ağırdır.
Ve gitar telleri...
Sarmaşık dalları...

www.youtube.com/watch?v=KPSwumtGGAc&feature=related