Pazartesi, Eylül 27, 2010

Söz olmuş... olmamış....

Pekiy.

- Yudumlamayı öğrenmeli. Söz vermiyorum ama.
+ Nefes almayı unutuyorsun, korktum. Boğulursan?
- Boğulamazsam?
+ Unutma, hiç boğulma.
- Güzelmiş... Ve susuyorsun...
+ ..........
- Başaramadık değil mi? Güzel güzel sus şimdi ve iç bitir, nolur!
+ Bak, eğer bir gün... Unutmazsan... O gün dünya daha güzel bi yer olcak.
- Unutmazsam...! Ya unutamazsam? Pişmanlık bu. Kabul. Sus hemen, kendimden ve olacaklardan korktum. Sakın...
+ Yavaşlaman için trafik levhası talep ediyorum, yapsın birileri.
- Hızlansan?
+ .........
- Pekiy.
+ Düzelecek ve mevsim... Griden beyaza...
- Soğuk olacak dünyada bir yerler, üşürüm hem çok üşürüm.
+ Belki kar yağarken dondurma yeriz. İçimiz üşürse belki titremez ellerin...
- Bu... Ne güzel! Karda erimez dondurmam!
+ Hep böyle gül... Olur mu?
-.......
Öğrenmeli.
Söz vermiyorum ama...

Salı, Eylül 21, 2010

İnekler Yorulmasındı


Pekiy.

-Çık dışarı, çık artık korkuyorum! Haftalardır aynı kanepede oturuyorsun."dedi biri ve ardından pişman oldu.

"Şu semizotu ne güzel bitki!" diye geçirdi içinden öteki.
Yine inekli çoraplar vardı ayağında ve yoğurtlu her şey sarımsakla bin kat daha güzeldi.

Pazar, Eylül 19, 2010

Tanışma


Pekiy.

Burayı sevdim.

Işıklı ayakkabılarını hiç çıkartma, yürümeyi unutabilirsin. Gülme. Komik olan nedir? O çılgın ışıklar kırmızıdan maviye geçerken adım attığını yalnızca ben mi görüyorum?

Alkol mü? Olabilir, olmuştur... Öncesi ve sonrası... Hı? Hızlı gittiğimi düşünüyorsan, sus. Bu sadece onunla benim aramda.

Farların önünde durman da çok saçma. Evet, eğlenceli. Yine de kim detaylarının yok olmasını göze alır ki? Deli misin? Bu bir sır. Ben yine de görüyorum, biraz gözümü yoruyor. Birkaç adım at, ölçüsüz olma, detayların güzel, hepsini sevdim.

Komiksin, rüzgarın var, sen deniz kokuyorsun. Ve yüzün karanlık. Minik iki dikey çizgi... Evet gülümsüyorum, çok gülümsüyorum. Bu daha çok yoruyor.

Sen başka bir türsün, bahar rüzgarın var, deri değiştiriyorsun, pullarını seviyorum. Işıklı ayakkabıların var, ve gözlerim detaylarında dolaşırken parmaklarımı gezdirebileceğim iki dikey çizgi...

Ama parmaklarım, hep meşgul. Hep çok meşgul. Üzgünüm. Şimdi sayıyorum. Pekiy, sadece sekizden geriye. Sıfırda başka bir yer seçelim. Ve bir şey daha...

Geri geri yürürken ışıklı ayakkabılarını ödünç alabilir miyim?

Cuma, Eylül 17, 2010

Maria Olsam...


Pekiy.

"-Bak.
-Hayır, bakma! Çirkin bakıyorsun, bu bakış... İçim bulanıyor, bakma! Çevir kafanı." dedim.
Çevirmiyor. İnat etti, inat ettim. Dişlerimi sıkmadan konuştum sonra, kelimeler büyüdü ağzımda, sustum sonra. Çok sustum, burun deliklerime bakmadı bile.
"-Yıldızlara bakalım." dedi.
"-Yeter ki susma!"

Güzel diyarlar var, kediler var hep. Maria Puder gibi yaşar dişileri, ara sıra sigara içip, her içki kadehinde babalarını anan...
Çok yıldız var. Baktım başım dönüyor, bıraktım...



Baba Mektubundan...




Pekiy.

07.06.1988

".... Birtanem, Pınar'ımın televizyona bakıp beni göreceğini kim söyledi? Yavruma öyle aldatmacalar yapmasınlar, tatlı kızım sonra üzülür."

Ondan mı sevmiyorum o zımbırtıyı? Düşündüm, bulamadım...

Perşembe, Eylül 16, 2010

Dead And Lovely


Pekiy.

Dedim. Gülebilirim istersem, parmaklarım yerinde kalsın. Bazen çok meşgul oluyorlar. "İyi, geçiyor günler, renkler." dedim. "Yarın yok sonrası da! Ve başka bir yer yok." dedim, susturmadan az önce.

"Kan olmasın, beceremezsin." dedi. "Tansiyon oynamaya müsait, hem kendi yarana bile bakmaktan acizsin." Yüzüme vurmasa, iyiydi. "Dur uçabiliyordun değil mi? Hay aksi! Boşver, daha kaç yıl kaldı sanıyorsun ki? Biraz daha bekleyebilirsin. Vaktin var... Vardır... Değil mi?"

Parmaklarımı geçmesin, kafam karışıyor. İkisini dudaklarıma götürürsem sekize kadar sabredebilirim. O da güzel hatırı için.

Gittiğimiz yerde tüm barlarda Joy Division çalsın.
"Dead and lovely" alarmımız olsun, uyumadan uyanalım. Mucizeler olmasın ama, ona hiç inanmamıştım zaten.

Hop hemşerim, nereye?

Pekiy.

"Karşı karşıya getirilebilen başparmaklara, iki ayak üstünde duruşa, omuzlar üzerinde başın yarım dönüşüne fazla ağır bir bedel bu. "

Neden ödeyelim ki?

"Aştığım birkaç yol var mı ölçebileceğim? Eğer bir gün kendime gerçekten hedefler tespit etmişsem, tespit ettiğim bu hedeflerden birkaçını gerçekleştirdim mi? Bir zamanlar ne olmak istediysem şimdi oyum diyebilir miyim bugün?"

Ters bir "bugün". Pas.

"İçinde yaşadığım dünyanın benim hayallerime cevap verip vermediğini sormuyorum kendime, çünkü bir defa hayır diye cevap verirsem, fazla yol almamışım hissine kapılacağım. Ama sürdürdüğüm hayat istediğimle, beklentilerimle örtüşüyor mu?"

Pas. Pas. Pas. Kısa ve basit hayallerimiz var Sayın Perec, yaşasaydınız sizi görmek bahanesiyle kanguru sevmeye gelirdim.

"Ölmeden Önce Her Şeye Rağmen Yapmam Gereken Şeylerden Birkaçı:"

Bir ağaç dikmek.
( Ve onun büyümesini seyretmek.)

Nokta.

Çarşamba, Eylül 15, 2010

Yemiş desen değil...



Pekiy.
Kabuğum var. Düşerken kollarımı ve bacaklarımı içeri sokabiliyorum. Meraktan arınırsam kafamı sokmayı da bi gün başarıcam.